A Few Of The Selected Works

Yeni Yazılar







Rüya
Rüyalarım, Rüyaların, Rüyaları Olmasa
Oldum olası bu şarkının ismindeki alaycı, hüzünle karışık iyimser, farkındalığı yüksek frekansı çok seviyorum. Güzel şarkıları, şarkı sözlerini, albüm kartonotleri denen kalın, arası tırtıklı kağıtlara basılmış o manalı sözleri, bunu der demez Sezen Aksu’nun Gülümse albümünü ve arabanın arkasında kasetin üzerindeki plastiği dişlerimle nasıl kemirerek yırtıp hunharca umarsızca şarkı sözlerini okumak üzere kartonete ulaştığımı hatırlamayı seviyorum.
Çok İmkânsız, Çok
Rüyalarım Olmasa, gülerken ağlayan bir hal. Diyor ki; hayat zor, hayat bir acayip, eh bir de rüyalarım olmasa. Diyor ki; seni görmem imkânsız, sosyal medya da yok, dikizleyemiyor, beğenilerini yapboz gibi yan yana getirip şu an kiminle yakınlaştığını kestiremiyor, geceleri kimle olduğunu tahmin edemiyorum, iyi ki de edemiyorum neyse, ama neticede şu an için seni görmem imkânsız. Hani seni bir yerlerden izleyebilsem de hangi event’lere ilgi duyduğunu, hangilerine katılabileceğini söylediğini Facebook’tan takip edebilsem belki seni görmem imkânsız olmayacak, ama hoş, öyle zorla denk getirip de seni görsem ne olacak, bir şeye yaramayacak, olmazı olduramaz, olacağı da durduramayız çünkü. Aman neyse ki zaten bu mümkün değil ve bu parçanın yazıldığı 1989 yılında seni görmem imkânsız, imkânsız, imkânsız rüyalarım olmasa.
İlişki İstemiyorsun ama Evlenmek İstiyorsun?
Birbirini rüyalarda böyle arayan insanlardan kaldı mı? Kaldıysa nerede saklanıyorlardır ki? Çünkü epey uzun zamandır metropoller, güzel olan her şeyden korkan, artık neyden korktuğunu dahi bilmeyen, her şeyin en kolayını, yüzeyselini ve sıkıcısını seçip; sonra ‘çok yalnızım, depresifim, evlenmek istiyorum aslında’ diye gezen sevgili bay ve bayanlarla dolu. Evlenmek istiyorlar ama ilişkiye hazır değiller; öyle de bir çelişki var ama görmezden geliver. Bilhassa bu sevgili baylar, özel bir kampta yetiştirilip modern şehir yaşamına salınıverdiklerinden şüphelenebileceğimiz kadar sayıca çok, huyca aynı, pahada fazlalar. Bir yerde eğitilip deney amacıyla üzerimize salınmış özel timler olabilirler. Beğenmiyorum.
Yol Yorgunuyum, Jet-lag’im Anlasana
Şahsen rüyalarım olmasa benim de göremeyeceğim çok insan var. Rüyalarda seyahatlere gidip geldiğim, sadece oralarda gördüğüm şehirlerin ve kişilerin olmasından mütevellit bu durum. Seneler önce ayrıldığım o en doğru sevgilimle yıllardır birbirini takip eden olaylar yaşadığımız, Porto ile New York şehirlerinin alternatif versiyonlarında buluştuğumuz, her rüyada olayların bir önceki kaldığı yerden devam ettiği bir yaşantımız var mesela. Rüyalarım olmasa onunla senelerdir inişli çıkışlı bu alternatif ilişkiyi sürdürmem mümkün olmazdı. Hayır, diyelim dün gece gördüm son rüyayı, diğerini yedi ay sonra da görebilirim ama dün geceden devam edecek yine. Anlatabiliyor muyum? Bence anlatabiliyorum. Mesela dün sinemaya gittiysek sonraki rüyada, ‘Boş ver onu daha yeni yaptık, başka bir şey bakalım’ diyeceğiz. En son lise mezuniyetinde görüp o zamandan beri akıbeti hakkında hiçbir bilgi edinemediğim arkadaşım Burcu ile de rüyalarım olmasa hiç görüşemeyeceğiz. Onunla da yıllardır konuşup dertleşiyoruz, en son rüyamda kocasından boşandı. Aynı adamla yine rüyalarımda evlenmişti. Daha doğrusu, evlendiğini bir sene sonra haber vermişti, yine rüyamda. Rüyalarım olmasa, öyle bir alternatif versiyonunu deneyimleyebileceğim bir New York, bir İzmir, bir Amsterdam, bir Porto, bir İstanbul daha olabileceğini bilemeyecektim mesela. Bir uzay gemisine binip ‘bizim dünya çok eskidi, burası yepyeni’ diyerek yeni bir gezegende de inemeyecek, oradaki beyaz kartonlu, markasız, gezegene henüz ayak basmış olanlara şampanya niyetine dağıttıkları sütlerden de bardak bardak içmeyecektim. Bunu da bir başka yazıda anlatırım. Birkaç günlüğüne gerçekten başka bir alemde yaşayıp geldim. Rüya zamanıyla. Sonra bir uyandım da ne göreyim; dünya yine bizim aynı dünya.
Kürekle Döverim
Demem o ki, rüyalar mühim ve tekinsiz yerler. Ama uyurken ama ayakta görülebilirler. Hiç rüya görmeyen insanlara çok şaşarım. Rüyalar kadınların tekelindedir, biz kadınların işidir, full-time mesaimize dahildir. Erkekler az düşünür, kendilerini az üzerler çünkü. Kendini üzmek de biz kadınların uzmanlık alanıdır. Erkeklerde dört katman varsa bizde 444 tane olduğu için rüyalarda da yaşamaya devam etmemiz doğaldır. Tam da bu yüzden, az rüya gören, görse de hatırlamayan kadınlara fena şaşarım. Ben dayak yemiş gibi yol yorgunu bir halde rüya seyahatimden dönerken gayet aklıselim bir biçimde ‘bir şeyler gördüm ama hatırlamıyorum’ diye gerinen arkadaşımın ağzına kürekle vurasım gelir. Rüya, ciddi bir müessesedir.
Şunu Anlarsan Rahatlayacaksın
Rüyalarım Olmasa, işte bu yüzden hayattır, seyahattir, alaydır, makaradır, gerçekliktir, özlemdir. Bence iki kelimeyle her şeyi özetleyebilen sihirli bir bileşimdir. Zeki bir duygusallıktır, kendinle dalga geçebilmektir, kör topal yaralı aksak da olsa hayal kurabilmek ama hayallerin muhtemelen gerçek olmayacağını da bilmektir. Bu yüzden hayaller hayaldir, sorular da belki soru olarak kalsa daha iyidir. Çünkü Tanrı’nın amacı seni mutlu etmek falan değil, sana bir şeyler öğretmek. Onun kafasında senin için bir ödev var, ona göre bir gündem uyguluyor sana. Tesadüfen istediğin şeyler olursa sanma ki dualarını duyup da ‘hadi bakalım, çok ağladın, sana bir güzellik yapayım’ dediği için. Aksine, ödevine, dersine uygun düştüğü için, yani eğrisi doğrusuna denk geldiği için olmuş oluyor o. Bak, bunu anlarsan çok rahatlayacaksın. Mantıklı şeyler umacaksın.
İşte Bu Yüzden, Sırf Bu Yüzden İşte
İşte tam da bu yüzden hepimize lazım: Rüyalarla yaşayanlara da rüyalarda buluşanlara da rüya görüp unutanlara, gördüğünü bilmeyenlere, görüp de ciddiye almayanlara, ‘bir şeyi yaşayıp geldikten sonra ha gerçekmiş ha rüya, ne fark eder ki?’ diyen, o tüm alemlere açık gözlere de. Bir başı, sonu, gelişmesi ve sonucu olma zorunluluğu olmadığından, asla bir olay örgüsü mantığı da aranmadığı ve her şey ama her şey mümkün olduğundan yaşamak için rüya ülkeleri daha güzel, belki de. Bu yüzden sonuna kadar diyorum ki; rüyalarım, rüyaların, rüyaları olmasa.